ANASAYFA

   Tarihçe

   Coğrafya

   Ekonomi

   Turizm

   Eğitim - Kültür

   Köylerimiz

   Ozanlarımız

   Efsaneler

   Atlas 'ta  Posof

   Telefon  Rehberi

   Posof  Kafkas  Balı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Üzeyir Usta/Fakirî

Posof’un Hévat köyünden olup, XVIII-XIX. yüzyilin “en ünlü saz sairi”dir. Hiçbir âsik Fakirî’yi baglayamamis ve onun baglamalarini çözememistir. Birçok âsik kendisinden etkilenmis ve siirlerine nazireler söylemislerdir. Fakirî, yasadigi çagda “Sultanü’s-Suara” (Sâirler sultani) diye anilmistir. Fakirî, Arslan Bey, Ahmed Han, Mustafa Bey ve Kerem’in Erzincan Baglari adli hikâyeleri tasnif etmistir. Kendi ask maceralarindan meydana gelen, hikâyesi ve türküleri kendisine ait, oglu sair Feryadî tarafindan tasnif edilen Kara Gelin hikâyesi meshurdur. Bu hikâyede Fakirî’den, Feryâd olarak bahsedilmektedir.
Âsik Müdamî’nin büyük dedesidir. Deyisleri, karsilasmalari ve hikâyeleri üzerine çalismalarimiz devam etmektedir.

Hey kardaslar yanak yanak agliyak
Ülkemiz sultani elden gidiyor
Al yesili töküp kara bagliyak
Al-Osman’in sani elden gidiyor.

Ahiska’ydi burda ellerin hasi
Yakildi atasa senligi nâsi
Kurtuluncaya dek çekecek yasi
Yesir olmus cani elden gidiyor.

Kâfir Moskof’a bas ülke verilir
Kesilir sinorlar korgan kurulur
Yedi yerden Fakîr beli kirilir
Islâm darda cani elden gidiyor.
 

Ferhat/Feryadî

Posof’un Hévat köyündendir. Ünlü Âsik Fakirî/Üzeyir Ustanin ogludur. 1795 yilinda dünyaya geldigi tahmin edilmektedir. 90 yaslarinda iken yine bu köyde ölmüstür. Adi Ferhat’tir. Feryadî mahlâsi, babasi tarafindan verilmistir. Oglu Süleyman da Süreyya mahlâsiyla siirler söylemistir. Varzinali ünlü Âsik Müdamî, ana tarafindan Feryadî’nin torunudur.

Bâd-i saba sen Mevlâ’yi seversen
Gidip ziyaret et illerimizi
Söyle nazli yâre çekmesin elem
Dahi gözlemesin yollarimizi.

Felek bizi bu diyara atiptir
Deli gönül gam bahrine batiptir
Bir nice gün bu diyarda yatiptir
Agyara vermesin göllerimizi.

Feryadî bend eder Gürcistan mesti
Güzelleri gezer elinde desti
Bir nazenin dilber almaktir kasti
Korkarim bend eder ellerimizi.
 

Mehmed/Noksanî

Posof’un Zedezümde köyünde 1857 yilinda dogmus ve yine bu köyde ölmüstür.
Asil adi Mehmet, mahlâsi Noksanî’dir. Medrese tahsili yapmistir. Sefilî, Zuhurî, Zülâlî, Mazlûmî, Cemalî, Sayholu Hüseyin, Hanakli Hulusî ve Lezgi Ahmet’le deyismeleri vardir. Zülâlî, Seki’den döndügü zaman 1905 yilinda onunla deyismistir. Elimizdeki defterlerde bazi deyismeleri ve destanlari bulunmaktadir. 1940 yilinda 83 yasinda olduguna dair not var. Noksanî’nin Acara Destani’ni, 2001 yilinda çikan Acaristan ve Acarlar adli kitabimizda verdik.

Yâr elinden ben hiç olmadim çirag
Çekerim hasretin dâd ile firak
Bu benim hâlim bir kâmile sorak
Edep nedir erkân nedir yol nedir.

Gam ile gussadan kalkmiyor basim
Dem vurur cefadan ayrilmaz gusum
Durmuyor gözümden akiyor yasim
Akak nedir durgun nedir sel nedir.

Noksanî der bülbül oynar gülinen
Kalamadim yâr yaninda yilinan
Beni oksasalar tatli dilinen
Seker nedir serbet nedir bal nedir.

Posof’un Caborya köyünden olup 93 Harbi’nden sonra Posof Ruslara kalinca, 1880 yilinda Malatya’nin Dogansehir ilçesine göç etmistir. Hakkinda yeterli bilgiye sahip degiliz. Elimizdeki bir defterde, “Asil adi Topçu olup Asagi Caboryalidir. Doksanüç Harbinde muhacir olan bir kafileyle birlikte Malatya’ya göç etti. 1299 (1883) yilinda, memleketi ziyarete geldi. Bir kis kaldi. Tekrar Malatya’ya gitti ve orada öldü.” denilmektedir. Bu defterde Güftadî olarak adi geçen âsik, Kirzioglu’nun Edebiyatimizda Kars adli kitabinda Güftarî olarak anilmaktadir. Göç ederken kendisini yolcu eden komsularla Ulgar Dagi’ndaki Savukpinar’da vedalasirken söyledigi deyis söyledir:

Zapteyledi Beni-asfer cihani
Simdiki hâl meydan küffara kaldi
Beyan etti türlü türlü alâmet
Islâm olan gama efkâra kaldi.

Kuramadim düsman ile savasi
Akitti gözlerim kan ile yasi
Daim içerimde sönmez atasi
Sevdigim vatanim agyâra kaldi.

Va’de yetti agâh olabilmedim
Hayif mertlik ile ölebilmedim
Düsmandan intikam alabilmedim
Iste yüregimde bu yara kaldi.

Der Güftarî Haktan imis bu yazi
Dilerim duadan unutman bizi
Hüda’ya emanet eyledim sizi
Bir dahi görmek Mahser’e kaldi.

Posof’un Zedezümde köyündendir. 1937 yilinda eski yaziyla yazilmis bir defterin kapak içinde su notlar, onun hakkinda bazi bilgileri vermektedir: “Zedezümde’de Cumiogullarindan Arif oglu Esref Hoca, 65 yasindadir. Anasi Iffet Hanim da ayni köydendir.” Bu bilgilerden, Esref Hocanin 1872, baska bir kayda göre de 1869 yilinda dogdugu tahmin edilmektedir. Çildirli Senlik’e din dersleri vermistir. 1953 yilinda, dogdugu köyde ölmüstür. Asagida, 1934 yilinda Erzurum’da ölen Petobanli Altun Hoca’nin ardindan yazdigi deyisi veriyoruz:

Dokuz yüz otuz dört bulanda hitam
Bozuldu baginda güllerin Altun
Komsu, kardaslarin kaldilar yetim
Simdi aglar ulus ellerin Altun.

Tez iken eyledin dünyadan ferag
Kapunda ederdin çoklari çirag
Huri gilman cennet mekânin durag
Daim mesrur olsun hâllerin Altun.

Çok ragbet ederdin okur yazara
Hayir hasenatin vardi hezara
Ezrum’da koydular seni mezara
Orada tükendi günlerin Altun.

Kardas ogullari pek yandi sana
Bükülüp belleri oldular fena
Binali, Zekerya kaldilar vaha
Esref Hoca söyler vasflarin Altun.

Posof’un Giniya köyündendir. 1867 yilinda bu köyde dünyaya gelmistir. Asil adi Ferhat, mahlâsi Mahsunî’dir. Babasinin adi Üzeyir, anasi Al köyünden Havva’dir. Dugur Medresesinde, 1885-1890 yillari arasinda Acarali Müderris Muhammed Efendiden ders okumustur. Çevrede Molla Ferhat adiyla anilirmis.
Molla Ferhat, fes, çit, mercan, akik gibi esya ticaretiyle mesgul olmustur. Bu vesileyle Ahiska, Batum, Tiflis ve Azerbaycan’a seyahatlerde bulunmustur. Posof’un Rus esaretinde oldugu zaman, esaret hayatindan usanan âsik, 1910 yilinda Anadolu’ya göç ederek Çorum’da yerlesmistir.
Mahsunî, memleket hasretine dayanamamis, 7 Mart 1921 tarihinde Posof’a gelmistir. 1922 yilinda da Ardahan’in Konk köyüne yerlesmis, 1945 yilinda bu köyde ölmüstür.
Sevdigim nerden gelirsin
Sallanisin naz misâli
Açilmis yüzünde güller
Ezelbahar yaz misâli.

Yüzünde var kosa hallar
Yahsi söyler sirin diller
Yigide adettir derler
Güzel sevmek söz misâli.

Mahsun emse lebin kanar
Pervane tek sem’a döner
Yüregimde odlar yanar
Yel vurdukça köz misâli.

Posof’un Sagre köyündendir. Asil ismi Dursun’dur. 1867-1947 yillari arasinda yasamistir. Degirmencilik yaptigi ayni zamanda hoca oldugu söylenir. Deyislerinden bazi örnekler bize kadar gelmistir.

Dinleyin efendim tarif eyliyem
Huda’yi zikreden dile eyvallah
Tutup tarikati sadik olana
Seriat bâbinda yola eyvallah

Bir olmaz askin oduna yandim
Içirdiler Kirklar meyinden kandim
Sihhat buldu yaram kevserdir sandim
Kurulu muyunda hala eyvallah.

Küçükten büyüge ederler hürmet
Bir kisi özünden bulur muhabbet
Huda ihsan ede kuluna rahmet
Marifet arida bala eyvallah.

Ilhakî okuyup nâmeden bezdim
Dolandim cihani kalmadi gezdim
Güzeller adini kâgida yazdim
Lâyik al buhaga ala eyvallah.

Yasadigi devrin ünlü âsiklari Senlik ve Sümmanî ile sac ayagi teskil edecek derecede güçlü bir sâirdir. Her ikisiyle de görüsmüs ve karsiberi deyismistir.
1290/1874 yilinda Posof’un Suskap köyünde dogmustur. Babasi Abdullah, annesi Güllü’dür. Asil adi Yusuf, mahlâsi Zülâlî’dir.
Zülâlî, köyünde ve daha sonralari Istanbul’da medreselerde okumus aydin bir sairdir.
Yusuf Zülâlî, memleketinin Rus isgalinde oldugu zamanlarda yaptigi milliyetçi çalismalardan dolayi takip edilmis, 1910 yilinda Afyonkarahisar’in Sariçayir köyüne göç etmistir. Bilâhare Eskisehir’in Çifteler ilçesine yerlesen sâir, 1956 yilinda orada ölmüstür.
Halk siirinin hemen her türünden örnekler vermis olan Zülâlî üzerine yayinlanmis kitaplar varsa da, henüz tam olarak bütün eserleri toplanip ortaya konamamistir. 1939’da siirleriyle beraber, hakkinda ilk yaziyi Kars Halkevi Dergisi Dogus’ta yayinlayan M. F. Kirzioglu’na, 1940 yilinda biyografisiyle siirlerini göndermistir. Hayati, karsilasmalari ve siirleri tarafimizdan yayinlandi. Kirzioglu’ndan bize intikal eden sâirin eski yaziyla kaleme aldigi bütün defterleri tarafimizdan incelenmis, onu her yönüyle tanitan ve belki bütün siirlerini ihtiva eden bir kitap basima hazir hâle getirilmistir.

1.
Biz bu zulmetler içinden çikariz bir gün olur
Sarka garba yildirimlar çakariz bir gün olur.

Kara bulutlar içinden parlayip simsek atar
Gök gürülder dolu yagar bakariz bir gün olur.

Kafkas Buhara Kirim’dan çevrilen hisarlari
Vurur millî külünk ile yikariz bir gün olur.

Türkiye’nin günesinden bir kivilcim aliriz
Cahîm olur cihani yakariz bir gün olur.

Anadol’dan Hindistan’a geçeriz Temür gibi
Himalaya Daglarini çalkariz bir gün olur.

Dagistan Kirim Kazan’i Iran Turan Kasgar’i
Ittihadin zinciriyle sikariz bir gün olur.

Bizi bogmak için yurda akan aci selleri
Dinimizin kuvvetiyle tikariz bir gün olur.

Türk dogariz Türk gezeriz Türk yasariz dünyada
Devrilen Moskof elinden çikariz bir gün olur.

Der Zülâlî Volga Tuna Ceyhun Araslar gibi
Tugyan eder deryalara akariz bir gün olur.

2.
Livana’dan astim Savset dagina
Allah’in lutfundan ihsan göründü
Sanarsin ki düstüm cennet bagina
Insanlari huri gilman göründü.

Sevgim kaldi vatan gazilerinde
Hasretim var idi bazilarinda
Bu dersin manevî yazilarinda
“Hubbül-vatan minel-iman” göründü.

Ben vatani aglar idim iraktan
Gördüm de kurtuldum gamdan firaktan
Gözümüz açildi Kudret-i Hak’tan
Güzel Çildir, Kars, Ardahan göründü.

Hicran köprüsünden geçti ordumuz
Kalmadi kasavet asla derdimiz
Posof mekânimiz, Suskap yurdumuz
Her tasi cevherden vatan göründü.

Gönül der, Zülâlî vatana yeris
Dostlar ahvalinden suval et sorus
Ellere yaz gelmis bunda neden kis
Yaylalari karli duman göründü.

1874 yilina Badele’de dünyaya gelmistir. Asil adi Bilâl olup Molla Bilâl diye anilir. Babasinin adi Emin’dir. Annesi Kobliyan’in Hevesen köyündendir. Kobliyan’da Entelli Hazik Efendiden ders okumus, daha sonra da Dugur Medresesinde Müderris Lezgi Tahir Efendinin talebesi olmustur. Biraz Arapça ve Farsça bilirmis. Ahiska’nin Caral köyünden evlenmis, bu evlilikten üç oglu olmustur. Saz çalmaz, çok tarih ve mecmua okurmus. 1935 yilinda Badele’de ölmüstür. Elimizde birkaç manzumesi bulunmaktadir. Bunlardan 35 hanelik “Destan-i Kemal Pasa ve Yunan Krali” ile 19 hanelik “Agri Destani” dikkate degerdir. Birinci destanin birkaç dörtlügü söyledir:

Talimden tekmilden alirlar dersi
Cumhuriyetin dildari askerler
Her birinin vardir bir vazifesi
Kemal Pasa kahramani askerler.

Gökten nâm veriyor cihana adiz
Küffar-hakisara velvele saldiz
Ermeni Urum’dan intikam aldiz
Din iman muini olduz askerler.

Allah Allah deyü zikreden dehan
Tekbir avaziyle doldu bu cihan
Düsmanlar bozulup oldular nihan
Müminler serveri olduz askerler.

Günbegün Din-Islâm olur izdiyad
Inglis Rumlara düsürdü feryad
Milleti mapusdan ettiler azad
Cumhuriyet yadigâri askerler.

Sidkî’yim beyhude söylemem kelâm
Dinimiz Islâm’dir bakidir Huda’m
Hak dine sidkile verilse nizam
Toy ile hastaya gider askerler.
 

Cevherî/Cafer

Posof’un Çorçuvan köyündendir. Ayni köyden Âsik Farkî’nin ogludur. 1893 yilinda dünyaya gelmis, 1975 yilinda yine bu köyde ölmüstür. Çevrede Cafer Usta diye anilir. Basarili bir hikâyeci olup Köroglu Destanlari üstadi oldugu bilinmektedir.

Zeytun kaldurmaz basini
Altun töküyor yasini
Kimsa agnamaz isini
Ingildar Altun ingildar.

Altun’un basi sari
Pederimin yadigâri
Kardas aglar zari zari
Ingildar Altun ingildar.

Basindadur dövlet taci
Yüregima koydi aci
Bu idi lençberin harci
Ingildar Altun ingildar.

Dösemeye koydi dösi
Gözünden ahidur yasi
O idi dövletin basi
Ingildar Altun ingildar.

Cevher müftelâdur sana
Mevlâ’m bagislasin bana
Koyma beni yana yana
Ingildar Altun ingildar.
 

Hakikî/Hakki

Posof’un merkezi Dugurludur. 1889 yilinda dünyaya gelmis, 1970 yilinda ölmüstür. Asil adi Hakki, mahlâsi Hakikî’dir. Kendisinden nakledilen bilgilere göre babasi, medrese tahsili de görmüs olan Terzi Kadir efendi, annesi Arileli Peruza’dir. Hakikî, Dugur ve Ahiska mektep ve medreselerinde okumus, Rusça da ögrenmistir. 1320/1904 yilindan itibaren üç yil Posof Mektebinde muallim olan Yusuf Zülâlî’den yeni usûl üzerine ders almistir. Hakikî’nin âsikliginda bir ask ve sair hadise bulunmamaktadir. O, siirle mesgul olmus, Zülâlî’nin etkisiyle yazmaya baslamistir. Önceleri Irsadî mahlâsini kullanan âsik, sonra bu mahlâsin Bayburtlu bir âsik tarafindan kullanilmakta oldugunu ögrenince, Hakikî mahlâsini almistir.
Siladan ayrilmak güç gelmez amma
Bilseniz silada nasili kaldi
Bedir yüzlü mâh cemalli sevdigim
Canim yâr yaninda asili kaldi.

Mevlâ’m bize bir inayet kilur mi
Dar günümde yâr imdada gelür mi
Gözlerim o yâri dahi bulur mi
Bu dertli gönlümün fasili kaldi.

Hakikî âleme sirrin bildirdi
Dost agladip düsmanini güldürdü
Hicrân kervani gam yüküm kaldirdi
Silada sevdigim küsülü kaldi.
 

Müdamî/Sâbit

Esas adi Sabit Ataman olup, Posof’un Varzina/Demirdöven köyündendir. 1918’de dünyaya gelmis ve 1968’de yine bu köyde ölmüstür. Babasi Kahraman, annesi Ferahnaz’dir. Dedesi Dursun, 93 Felâketi üzerine Malatya’ya göç etmisse de barinamayip memlekete dönmüstür.
Köy imami olan babasiyla gezdi ve küçük yasta hafiz oldu. Bir ara kendisi de hocalik yapti. Bir rüyayla saz çalmaya basladi. Babaannesi tarafindan Âsik Üzeyir/Fakirî’ye baglidir. Ünlü âsiklarla karsilasti. Konya Âsiklar Bayrami’nin ilkine katildi ve birinci oldu (1966).
Müdamî, çaginin en usta âsiklarindan olup, ayni zamanda iyi bir hikâyeciydi. Basta Köroglu Destanlari olmak üzere birçok halk hikâyesini bildigi gibi, kendisi de birçok hikâye tasnif etmistir. Bunlar: Öksüz Vezir, Sehzade Dürr-i Gilânî, Ali Sîr ile Gül, Yarali Toplar, Seyf-i Zülyezen. Ünlü bir halkiyatçinin su sözleri dikkate deger: “Türk halk hikâyeciligi geleneginin büyük ustalarindan biriydi. Yalniz usta mali alip satan biri degil, kendisi de siir yazan. Hikâyeler tasnif eden yaratici bir âsikti. Onun ölümü, Türk halk hikâyeciligi için büyük bir kayip olmustur.”
Elimizde kendi el yazisiyla kaleme aldigi iki defteriyle bazi mektuplari ve fotograflari bulunan Müdamî üzerine ciddî bir çalisma zarureti vardir.
Gezdim dört yanini eyledim seyran
Çekerdim iraktan tasan Urama
Her bakip gördükçe oldum mest hayran
Yaylakta senligen nasan Urama.

Agustosta karlar yagmis üstüne
O vakit bakmazsin hiçbir dostuna
Ahaldabalilar düstü kastina
Dayak mi onlara pasan Urama.

Huduttur kapanmis Acara yolun
Kaplamis direkler sag ile solun
Haziran temmuzda açilir gülün
Bakan hayran olur süsen Urama.

Adin söyleniyor cihan içinde
Savsetliyi koydun güman içinde
Sana geldim çise duman içinde
Had nihayet yoktur pusan Urama.

Bazi yerin düzlük bazisi burun
Gezer yaylaginda nahirin sürün
Bir ulu dagsin ki benzeri Tur’un
Hani nerye gitti Musa’n Urama.

Müdam çok temasa kilmadi ovan
Çis dumanin geçmez açilmaz havan
Poshov Savset ile tükenmez davan
Çekismeli subh ü mesan Urama.

2.
Biz de basladik medhine
Gör ne revnakdir Poshov’un
Ne yazilsa söhretine
Hepsi mutlaktir Poshov’un.

Serhaddir düsmandan korkmaz
Munisdir kimseye sarkmaz
Yine de bir yana çikmaz
Pek gözü tokdur Poshov’un.

Her yanindan çaylar gelir
Vadileri boylar gelir
Urama’dan kaynar gelir
Suyu berrakdir Poshov’un.

Bir yol Savset’e baslansa
Tesisati bagislansa
Çikan madeni islense
Kömürü kokdur Poshov’un.

Arile, Cancah, Sagre, Al
Lamiyan, Erim, Suvashal
Eski geyimi çuha, sal
Hem kabalakdir Poshov’un.

Cilvana, Gume, Papola
Tepezümde, Puma, Pala
Zéndar, Caksu’dan geç Kol’a
Yeri çorakdir Poshov’un.

Çildirét, Sathabel oya
Satlel, Séca, Hertuz bu ya
Suskap, Vahla geç Sayho’ya
Arzi yaylakdir Poshov’un.

Yazin çikar yüksek daga
Bayilirim süt kaymaga
Düsmani yurtdan kogmaga
Hepsi koçakdir Poshov’un.

Daglari Arsiyan, Ulgar
Kisin birçok adam bogar
Dört saatlik yere sigar
Ümidi çokdur Poshov’un.

Tezgâhdeki sali güzel
Kovaninda bali güzel
Konustugu dili güzel
Asli Kipçak’dir Poshov’un.

Sâir Müdam’in silasi
Dillerde methü senasi
Latifdir âb u havasi
Iklimi sarkdir Poshov’un.

Posof’un Suskap köyündendir. 1916 yilinda bu köyde dünyaya gelmistir. Âsik Zülâlî’nin akrabasidir. Ikramî’nin asil adi Hafiz, babasi Gazi, annesi Fadime’dir.
1977 yili baharinda Suskap köyünde kendisini ziyaret ederek Âsik Zülâlî’yle ilgili derlemeler yapmistik. Yakin zamanda Suskap’ta ölen Ikramî, köy meclislerinde Zülâlî’nin deyislerini ve karsilasmalarini anlatirdi. Daha ziyade hikâye ve usta mali söyleyen Ikramî’nin kendi manzumeleri de vardir. Bunlardan biri söyledir:

Dinleyin efendim beyan eyliyem
Dünyanin safasi lezzeti nedir
Bir yigidin güzel yâri olmasa
Yârsiz dünya mali heç bes paradir.

Bu dünya fânidir ihtibar olmaz
Bince varin olsa seninle gelmez
Yârsiz bir yigidin lezzeti olmaz
Ona gece gündüz bütün karadir.

Der Ikramî tasdik ettim bu isi
Bu serimden çikmaz askin atasi
Yârsiz bir adamin olmaz cünbüsü
Dünyanin safasi lezzeti yârdir.
 

Altunoglu/Semsettin

1913 yilinda Posof’un Petoban köyünde dünyaya gelmistir. Altun Hoca/Altunî’nin ogludur. Ögretmenlik, idarecilik ve kisa bir süre milletvekilligi yapmis, yakin bir zamanda Ankara’da ölmüstür. Siirleri birkaç küçük kitap hâlinde basilan sairin bir kitabina adini veren siiri söyledir:

Tellipinar

Akar dertli dertli bahar ve güzün
Pesinden âsiklar sürüyen pinar
Dinlenmek bilmeden gece gündüzün
Vadide yol alip yürüyen pinar.

Söyle, Tellipinar, derinden söyle
Her biri bir baska yerinden söyle
Senlik’ten Sümman’dan birinden söyle
Gönlümü gamlara bürüyen pinar.

Sessizligi yirtan çaglayanlarin
Sevdadan bunalip aglayanlarin
Içten sana meyil baglayanlarin
Ardinca durmadan süzülen pinar.

Ilâhi sazlarin tellerindesin
Asilmaz daglarin bellerindesin
Nice dilberlerin ellerindesin
Yanik yolculara üzülen pinar.

Posof’un Yukari Cacun köyündendir. 1922 yilinda bu köyde dogmustur. Babasi Haydar, annesi Gülizar’dir. Asil adi Kemal olan Zarrafî, ilk âsiklik bilgilerini Çorçuvanli Cevherî’den ögrenmistir. Savsat’tan evlenmis ve oraya yerlesmistir. Türküleriyle birlikte birçok halk hikâyesini de bilen Zarrafî’nin, Erzurum’da söyledigi bir parçayi aliyoruz:

Artvin ilimizden saygi selâmlar
Gül kokusu yeller ile geldim ben
Kuzeyden güneye Anadolu’mun
Kentten kente yollar ile geldim ben.

Kar yüklüdür geçit vermez daglarim
Âsik yurdunda gül açar baglarim
Otuz yildir gece gündüz aglarim
Gözden akan seller ile geldim ben.

Dogusum Kars Posof, Savsat duragim
Gönlüm yakin size yolca iragim
Manevî bir kuvvet elde bayragim
Ay yildizli allar ile geldim ben.

Bülbülüm bu bagda ötüsmek için
Güzel gecenize katismak için
Bütün ozanlarla atismak için
Her türlüce hâller ile geldim ben.

Tekke beklemedim, degilim sofu
Yalanciyi sevmez gönlüm mamafih
Adim Kemal mahlâsimdir Zarrafî
Saz sinemde teller ile geldim ben
 

Ummanî

Asil adi Kursun Saraç olan Ummanî, 1933 yilinda Posof’un Hertuz köyünde dünyaya gelmis. Babasi Agali, annesi Urbiye’dir. Ana dedesi Kamber’in de âsikligi varmis. Bu ve çevrede canli olarak yasayan âsiklik geleneginin etkisiyle saz ve söze yönelmis. Kendisinin anlattiklarina göre, ilkokul dördüncü siniftan ayrilmis. 1948 kisinda gördügü bir rüyayla âsik olmus ve bu rüyada gördügü denize nisbetle de Ummanî mahlâsini almis. Radyo programlarina da katilmis olan Ummanî, 1984 yilinda Adapazari’nda vefat etmistir.
Ummanî, önce 1960 yilinda Selim’e göç etmis. Burada on dört sene yasadiktan sonra Bursa’nin Kestel ilçesine bagli Burhaniye köyüne yerlesmis. Mezari bu köyde olup, Konya Turizm Dernegi tarafindan yapilmistir.

Tarihler boyunca cennet vatanda,
Adaletli olan yollar Türk’ündür.
Al bayragi yücelerde tutanda
Sarsilmaz, yenilmez eller Türk’ündür.

Eskide yenide çaglari vardir
Madeni tükenmez daglari vardir
Ormani, bahçesi, baglari vardir
Tabiati süsler, dallar Türk’ündür.

Âsik Ummanî’yim edna bir kulum
Dogruca yürürüm yanilmaz yolum
Severiz kültürü, okuruz ilim
Ilimli irfanli diller Türk’ündür.


Selâhattin Çiftçi

Yukari Varzina köyündenden olup 1945 yilinda bu köyde dünyaya gelmistir. Babasinin adi Mevlüt, annesinin adi Emine’dir. Dogustan âmâdir. Âsik Müdamî’nin köyünden olmasi, ona âsiklik yolunu açmistir. Bölgenin tarihî âsiklik havalarini basariyla çalip söylemektedir. Bilhassa Müdamî ve Zülâlî’nin deyislerini çok basarili bir sekilde söyleyen Çiftçi, ne yazik ki, hücra bir yurt kösesinde yasamanin imkânsizliklari içinde kalmis, ustasi oldugu bir sanatin dünyasina girememistir. Daha ziyade köyünde ve ilçe merkezinde birkaç kisilik topluluk karsisinda çalip söylemistir. Son yillarda Bursa’nin Panayir mahallesine yelesen âsik, buradaki hemsehri toplantilarina davet edilmektedir.

İlçesi eski çağ tarihinde yukarı Kür boyları ile anılan Kars’ın Çıldır, Ardahan ve Hanak, Artvin’in merkez dahil Ardanuç, Şavşat ve Borçka ilçelerini içine alan Kür ve Çoruh havalesindeki bir yerleşim adıdır. İlçenin varlığı 2700 yıl öncesi eski Türklük bölgesidir.

Milattan önce 680 yıllarında Kafkasların kuzeyinden gelen atlı göçebe İskit Türkleri Urartulardan havaliyi alarak 500 yıl hüküm sürmüşlerdir. Daha sonra Horasan havalisinden gelen Arsak Türkleri M.Ö. 150 - M.S. 430 yılları arasında yaşamışlardır. Arsak Türklerinden sonra Peçenek ve Oğuzların yaşadığı da bir gerçektir.

Bu yörelerle birlikte Posof İran’da kurulmuş olan Sasani Devleti toprakları içine alınmıştır. Posof ve havalisi bir ara Doğu Roma Devleti ve daha sonra Gürcü Bağratlılar Beyliği toprakları içerisinde kalır. Abbasi devletinin topraklarına dahil olan bu bölge daha sonra Selçuklu Sultanı Alpaslan’ın 1064 tarihinde Ani şehrini alması üzerine komutanlarından Danişmentli Ahmet komutasındaki Selçuklu ordusu Şavşat üzerinden Arsiyan Dağını aşarak halen mevcut Kol köyündeki kaleyi kuşatarak Gürcüleri yener ve yöre 1080 tarihinde Selçuklulara bağlanır. Selçuklular uzun müddet tutunamayıp, bölge İlhanlı devletinin hakimiyetine girer İlhanlılar zamanında Posof çatal derelerinin birleştiği yerde Ortodoks olan Kıpçak Türkleri Çoruh boyunun ve yukarı Kür boyunun yarı bağımsız hakimi olur. (posof.gov.tr)